20 Eylül 2018 Perşembe

Paris'te Paris

Sene başında satın aldığımız turun ilk ayağı Paris. Gitmeden de hakkında bir çok şeyin bilindiği şehir. İnsan kendini bir şeyi keşfetmeye gider gibi değil de bildiklerini kontrol etmeye gidermiş gibi hissediyor. "Romantik diyorlar ama (bu arada Romantizmin ne demek olduğundan da tam emin değilim) bakalım romantik mi?"

Kitaplardan, filmlerden, reklamlardan ve daha başka bir çok yerden öğrendiğim şeylerin dışında Paris'teyken hissettiğim başka bir şey oldu. Daha önceden biliyorum zaten hiç bir şey oraya gitmek gibi değildir. Hani derler ya "Gitmeyin! Biz gittik hiç bir şey yok." İnsanların görüşleri tabi ki çok önemli ama yaşananların sendeki karşılığını kimse tam olarak tahmin edemeyeceği için en iyisi gidip yaşamak. Bu yüzden herkesin gidin dediği yerler hayal kırıklığı yaratırken, kendin gidip bulduğun yerler daha çok keyif verir. Her ne kadar teknoloji bunun tam tersine yönelik çalışsa da. Neyse aslında söylemek istediğim şey gezdiğimiz Paris'le daha önceden bildiğimiz Paris aynı şey değil. Bu inanılmaz bir tespit olmasa da bu gibi durumlarda hayal kırıklığına uğrayan insanlar için henüz keşfedilmemiştir diyebilirim.

Normalde lüks hissettiren bir çok şeyi Paris sokaklarında kolayca yaşayabiliyormuş gibi hissettim. Bir şekilde kendini şehre attıysan gerisi kolay. Git, gece Eyfel'in altında manzaraya karşı takıl. Seine nehrinde tur yap. Sokakta yapılan gösterileri izle. Güzel mekanlarda çok da pahalı olmayan güzel yemeklerden ye. Gezmekle bitmez müzeleri ziyaret et, parklar da keyif yap, mimariyi ve tarihi keşfet. Şehir bunların hepsini ve daha fazlasını yapmak isteyenlere kolayca sağlıyor. Bu kadar popüler bir şehrin bunları kolayca sağlaması benim için etkileyici bir şey. İstanbul'da manzaralı bir yerde içilen çayın farkını herkes bilir. Eyfel'de bildiğim kadarıyla böyle bir fark yok. Zaten ben farklı fiyatlar ödemek istiyorum, ben gurmeyim, ben sanattan anlarım falan diyenler için de ayrıca mekanlar var. Bizim öyle bir derdimiz olmadığı için, şehrin en önemli noktalarında maddi olarak yıpranmadan, fırsatçılığı hissetmeden gezebildik.


Sonra, gezdik işte Paris'i.






Notre Dame katedrali. Dedim ya daha önceden öğrendiğimiz şeyleri kontrol eder gibi..







Ertesi gün Eyfel. Kule hakkında anlatılan o kadar çok şey var ki size çok fazla bir yorum yapma gereği bırakmıyor. Tabi bunları bilmemizde rehberimiz Tolga TEMEL'in çok büyük katkısı var. Kulenin altına geldiğimizde artık hakkında bir çok şeyi bildiğimiz Eyfel'i bir de biz görelim havasındaydık. 






Nehir turu.













Nehir turu benim için etkileyiciydi. Şehirle ilgili aklımdan geçen şarkılar, buralarda çekilmiş filmlerden kareler, Robert Langdon... Tekne ilerledikçe daha önceden hayalimde canlanmış olan yerleri gerçekten görüyor olmak beni etkiliyordu. Özge'de saçlarını kahküllü kestirmiş... Paris'te geziyoruz işte daha ne olsun.

Biz Louvre müzesine girmedik. Daha önce Floransa'da Ufuzi'ye girmiştik ve bu tarz müzelere girmenin birikimine sahip olmadığımızı fark etmiştik. Louvre zaten bu konuda en iddialılarından biri. Abi bilmiyoruz işte anlatılan hikayeleri ve resim tekniklerini. Girip oraya ya evet bu güzelmiş yok ya bu o kadar iyi olmamış falan demeyi başka şeylerle değiştik. Sokaklarda gezdik. Mona Lisa'yı görmek ister miydim? Otuz Kırk kişinin arkasından değil sanırım.




































Ressamlar tepesi. Şehrin en sevdiğim yerlerinden biri. Oturup rahatlamak, uzaklara bakmak için güzel bir yer.















Soğan çorbası hala aklımda. Çok sağol Tolga!

Ablam bi falına bakayım be ablam! Şanzelize güzeli ablam derken falan bir de baktık ki Champs-Élysée!




























Gece Eyfel. Başta da yazmıştım. İnsanlar yayılmışlar çimenlere buranın keyfini çıkarıyorlar. Üstelik bunu yapmak için de ne Paris'te olmak dışında hiç bir bedel ödemelerine gerek yok. Eyfelin altında keyif yapmak 50 Euro diye para kesen işletmeler yok, ya da kalkın la burda çimenlere basmak yasak diyen de yok. Yani bunları da yazmak istemiyorum zaten bilen biliyordur herhalde. Bir yer keşfediyoruz, 2 sene gidiyoruz sonra bir bakıyoruz buraya girmek yasak! Neden? Çünkü işletme geldi artık buraya girmek şu para! Bir yer ilgi görmesin! Şu para, şu yasak.Neyse...





Manzaraya karşı güzel bir gece geçirdikten sonra ertesi gün Disneyland'a gittik. Giden herkesin dediği gibi yalnızca çocuklara yönelik değil. Bütün gün neredeyse hiç durmadık. Oyuncaklar genellikle bir çok şeyi aynı anda hissetirecek şekilde tasarlanmış. Yani yalnızca korkmak ya da yalnızca heyecanlanmaktan öte her oyuncakta bir konseptin içine girip bir sürü farklı şey hissediyorsunuz. Oyuncağın birinde kendimi seyircilerin üstüne atlayan rock grubu solisti gibi hissettim...

Disneylan'dın tadını iyice çıkarabilmek için çok fazla fotoğrafla falan uğraşmadım. Yazının başında dediğim gibi, hiç bir şey gidip, görüp, yaşamak kadar etkili değil.




























Beneluks turunun ilk kısmı Paris, tura hızlı bir giriş oldu. Çok dolu bir tur olduğunu gittiğimizde fark ettik. Bu yüzden yazısını da parça parça yazmaya karar verdim.

Eğer Paris hakkında hiç bir şey bilmiyor olsam ve başka gezdiğim yerlerle karşılaştırmam gerekse beni en çok etkileyenler arasında olurdu diyemem. Ama şehrin tanıtımı ve pazarlanması belki de daha güzel şehirlerin önüne geçmesini sağlamış. Hani derler ya aynısı bizde de var. Öyle olmuyor demek ki. Şehir seni öncesinde verdikleriyle zaten etkilenmeye hazır hale getiriyor. Zaten biz de etkilenmek istiyoruz.

Benelux turunun devamı yakında...















1 yorum:

  1. Casinos Near Harrah's Atlantic City, NJ - MapYRO
    Find Casinos Near 김천 출장안마 Harrah's Atlantic City, NJ near Harrah's Resort 파주 출장샵 Atlantic City, United States and other nearby places to stay in 광주광역 출장안마 Atlantic City, 경상북도 출장마사지 NJ 구미 출장안마 near Harrah's

    YanıtlaSil